Satrancın İtibarını Korumak
Satrancın İtibarını Korumak
“...oyuncular satrancın itibarını zedeleyecek davranışlarda bulunamazlar...”
Satrancı sadece bir oyun olarak görenler yanılırlar tabi ki. Ustalar ne güzel anlatmış. Satrancı yaşamımızla özdeşleştirenler boşa dememişler. Fischer “… satranç hayattır…” derken Byron “… hayat satranç için fazla kısadır…” sözleriyle satrancın düşünsel yanını yaşamımıza sığdıramayacağımızı ilan etmemiş midir? Karpov “… satranç her şeydir. Sanat, bilim, spor…” dediğinde hayatın ta kendisini tanımlamamış mıdır?
Satranç yaşamla o kadar ilintili, o kadar iç içedir ki satranç oynayan bireyler, yaşamlarında, olayları doğru değerlendirirler. Analiz ve sentez yapabilmede, karar verme aşamalarında diğer bireylerin çok önündedirler. Basit gibi görünen bir olayda öne çıkan karar verme becerisidir. 3-5 hamle sonrasında neler olabilecektir acaba? Philidor “… piyonlar satrancın ruhudur…” der. Piyon ve kale güçleri bakımından farklılık gösterir ama bir hamle sonrasında rollerini değiştirebilirler. Sadece bir oyun değildir dediğimde satrancın aslında bir felsefe ürünü olduğunu ortaya koymaya çalışmıştım. Peki neden bunca söz? Bu kıymeti anlayamayan, yaşam değerine oturtamayanların satranca yaptıkları zarar ve itibar sarsıcı tutumları karşısında eli kolu bağlı durulmaması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.
“Oyuncular satrancın itibarını zedeleyecek davranışlarda bulunamazlar” Temel bakış açısı bu sözcük dizinindedir. Satrancın itibarı kurallar yoluyla da koruma altındadır aslında. Kurallar satrancın itibarını korumakla, öncelikle, oyuncuları sorumlu tutmuştur. Tabi ki antrenörler, hakemler, yöneticiler kavram olarak tüm bileşenler bu sorumluluğu paylaşacaklardır. Buna özen gösterecek bu ‘itibarı’ kollayacak ve gözeteceklerdir.
- Henüz 16 yaşındaki genç oyuncuların, yarışmada, bütün taşlar başlangıç pozisyonundayken tahtada sadece dört atla oynamaları, sadece ikişer atla 200 den fazla hamle yapmaları yaşamın hangi sırrını açıklar?
- Yine, henüz 16 yaşlarındaki genç oyuncuların, 6 saatin sonunda 320 hamle yaparak hala oyun ortasından sıyrılamamaları, anlamsız, fikirsiz boşa hamleler yapmaları hangi felsefi sözlerle açıklanabilir?
- Bu kez, 12-14 yaşlarındaki genç oyuncuların, birer tek hamle yapmadan notasyon kağıdına beraberlik yazarak imzalamış olmaları, bu haliyle masayı terk etmeleri size neyi çağrıştırır?
Bu örneklerde ele alınan oyuncuların bir antrenörleri, hocaları yok mudur? Böylesi davranışlarla, oyuncularının, satranca karşı suç işlediklerini öğretmezler mi? Satrancın itibarı bu davranışlar karşısında zedelenmez mi? Ya hakemler. Hakemler ne yapar bu sırada? Hâlbuki hakemlerin, bu itibarsızlaştırma çabasını boşa çıkartacak, uygulayabilecekleri yaptırımları vardır. Oyuncular için itibar zedeleyici davranışta bulunmayı yasaklayan maddeler yaptırım da içerir. “… maddenin ihlali … maddesine göre cezalandırılır…” demez mi kurallar? Hatta her iki oyuncu için bile ‘kayıp’ verileceği belirtilmez mi? Bu davranışlara yarışma sırasında hakemler ses çıkartmaz, adeta hoş görürcesine ortaya çıkan durumu kapatmaya çalışırlarsa genç oyuncular da yaptıklarını normal kabul edebilir. Antrenörleri de bu davranışlarına devam etmelerini önerebilir. Ortaya çıkacak doğal sonuçlar bunlardır. Yukarıda verdiğim son örnekte; hamle yapmadan beraberliği imzalayan oyuncuları arayıp bulan ve sonradan, hakem odasında, karşılıklı 3-5 hamle yazdırıldıktan sonra salan hakem için ne düşünülüyor çok merak ediyorum? Olacak şey değil, aklım almıyor doğrusu.
Ya şunlara ne demeli?
- 16 yaşındaki oyuncuya “… bu maçı kaybet…” diyen takım yöneticileri,
- Hileli ve danışıklı maç öneren antrenörler,
- Sahte, başkasının yerine oyuncu getiren kafile yöneticileri,
- Salt, yöresinin, sağlanan olanaklardan yararlanabilmesi için yapılmamış yarışmayı kağıt üzerinde düzenlemeye çalışanlar,
Bunlarla mı satranç büyüyecek, bunlarla mı satrançta usta olacağız, bu yollarla mı kazanacağız?
Bu serzenişlerin ardından cezayı vurgulamayı doğru kılmayabilirsiniz elbette. Hakemler tabi ki orada ceza uygulamak için bulunmuyorlar. Bunun ayırdındayım. Ama bu kadar kötü itibarsızlaştırma çabası karşısında, ortada bir sonuç varken, sessiz kalınmasını kabul etmiyorum.
Satrancın itibarını koruyacak çabalar, her düzeydeki oyuncuların, antrenör ve hakemlerin eğitim programlarına mutlaka yansıtılmalıdır. Satrançta yer alan bileşenler bu etik değerlere sahip olmalıdırlar. Yoksa biri çıkar “… alkol almak doping mi…” diye de sorar sonra karşınızda.
2003 yılında, terfide geç kalmış bir ulusal hakemken, Avrupa Şampiyonası sırasında, elinde bira bardağıyla oyun salonunda gezinen oyuncuyu dışarıya çıkarttığımda Yunan başhakem IA Mr. Çorbacı’ya şikâyet edilmiştim. Başhakem benim yanımda yer aldı. 2004 Avrupa Şampiyonasında da açıkça alkollü olduğu belirgin oyuncuyu oyun masasından kaldırmıştım. Başhakem IA Mr. Verner söyleyecek söz bulamamıştı. Bu iki örneği şunun için verdim. Yarışmanın adı ne olursa olsun, oyuncular kim olursa olsun, unvanları ratingleri ne olursa olsun satrancın itibarını koruyacak önlemleri almak, gerektiğinde yaptırımları uygulamak organizasyon yöneticileri ve hakemlerin orada bulunuş nedenleridir. Kimse meydanı boş zannetmesin.
16 Şubat 2017
IA&IO Tahsin AKTAR
Yorumlar -
Yorum Yaz