• Favorilere Ekle





Suç

Suç
‘Disiplin Hukuku Yönünden’
 
“Kusursuz suç ve ceza olmaz”
 
‘Suç’ sözcüğü üzerine yapılmış tanımlara bakılacak olursa, güncel kullanım ve hukuk terimi olarak ele alınmış yaklaşımlarda hep ‘yasaklanmış davranış’ olarak tanımlandığını açık biçimde görmek olanaklıdır. TDK Güncel Türkçe Sözlük, suç kavramını ‘törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış’ olarak ele alır. Hukuk penceresinde de ‘toplumsal düzenin devamı açısından korunması gereken hukuki değerlerin ihlâli niteliğini taşıyan, haksızlık oluşturan ve yasalara aykırı davranış’ biçiminde suçu anlatan bir tanıma rastlamak olanaklıdır.
 
 Ceza hukuku, sosyal düzeni bozmaya yönelik eylemleri suç olarak nitelendirir. Genel olarak suç sayılmayan ancak toplumsal ve kurumsal ölçekteki düzeni olumsuz yönde etkileyen bazı davranışlar da vardır. Bu davranışlara da ceza hukukundaki gibi bir yaptırım uygulanır. Disiplin hukuku, çok farklı ve geniş bir uygulama alanına sahiptir. Disiplin hukuku bazı yönleriyle ceza hukukuna benzerlik gösterir. Kendine has özellikleri bakımından farklılıkları da vardır.
 
Konumuz hiç şüphesiz ceza hukuku kapsamında değildir. Böyle olmakla birlikte disiplin hukuku da çoğu kavramlarda ceza hukukuna dayalıdır. Hangi söz eylemler disiplin hukuku yönünden de ‘suç’ niteliği taşır? Bu temel soruya verilebilecek yanıtlar, satranç topluluğunda sıklıkla yaşanan disiplin yaptırımları üzerine yapılan tartışmalara da ışık tutacaktır.
 
Uzun yıllar yaptığım görevlerde disiplin kurulunda yer almamın yanında, federasyon disiplin kuruluna da başkanlık ettiğim dönemde edindiğim deneyimler, suç ve disiplin yargılamaları üzerine birikimlerimi artırmıştı. Burada, kaynak taraması sonrasında yer verilen açıklamalar, konunun anlaşılır olabilmesi için öze ilişkindir.  
 
Kavramlar
Bazı tanımlara yer vermek konunun anlaşılır olması için yerinde olacaktır. Bir eylem ‘suç’ olarak kabul edilmişse, bu eylemi gerçekleştirdiği kesin olarak saptanan kişiye de ‘suçlu’ (fail) denilmektedir. Bir kişinin dayandırılan bir suçu işleyip işlemediğine ilişkin yapılacak inceleme (disiplin soruşturması veya yargılama) sonucuna göre, kesin olarak saptanıncaya kadar, baştan ‘suçlu’ olarak nitelenmesi anayasal güvence altında bulunan ‘lekelenmeme hakkının ihlâli’ olarak kabul edilmektedir. Ceza ve disiplin hukuku açısından asıl olan kişilerin suçsuz olduğu ilkesidir. ‘Masumiyet karinesi’ olarak nitelenen bu durum, ‘herkes aksi sâbit oluncaya kadar suçsuzdur’ şeklinde anlatılır.
 
Kendisine karşı suç işlenen kişi ‘suçtan zarar gören kişi’ (mağdur) olarak tanımlanır.
 
Suçun unsurları
Bir kişiye söyleminden ya da yaptığı eylemden dolayı suçlu diyebilmek hiç de kolay değildir. Söylemin ya da eylemin hukuk penceresinde suç kapsamında olması gerekecektir. Ceza yasalarında veya disiplin talimatında açıkça suç olarak tanımlanmamış ve herhangi bir yaptırım öngörülmemiş bir söz veya davranış durumunda suç olgusunun varlığından söz edilemeyecektir.
 
Bir eylemin, yaptırım uygulanacak bir suç oluşturması için belli unsurları taşıyor olması gerekir.  ‘Maddi Unsur’, ‘Manevi Unsur’, ‘Hukuka Aykırılık Unsuru’ temel unsurlar olarak belirlenmiştir. Somut olayda bu unsurlar hepsi birden yoksa ortada sav konusu olan söz veya eylem için bir suçtan söz edilemeyecektir.
 
Eylemsiz suç olmaz!

Maddi unsur: Eylem, sonuç ve eylemle sonuç arasındaki nedensellik bağıdır. Eylem, her suçta bulunması gereken zorunlu bir unsurdur. Eylemsiz suç olmaz. Suçun oluşabilmesi için eylemin gerçekleşmesi gerekir. Kişinin düşüncesi eyleme dönüşmediği sürece de suç oluşmayacaktır. Eylem gerçekleştiğinde ortaya çıkacak ‘sonuç’, durumda veya ortamda bir değişiklik yaratmalıdır. Olası değişiklik yasal tanımda yer alan sonucun gerçekleşmesiyle tamamlanır. Kasten yaralama, kasten hakaret bu tür suçlardandır.
 
Bir satranç turnuvası sırasında oyuncu Ali, masanın yanında konuşan başka bir oyuncu olan Mehmet’e kızarak yumruk atar. Mehmet’in dişi kırılır.
 
Durumda bir değişiklik oluştuğundan sonuç ortaya çıkmıştır. Bu suçun maddi unsuru, Ali’nin yumruk atmasıdır.
 
Evrensel bir ilke: Kusursuz suç ve ceza olmaz!
 
Bu temel ilke, sadece toplumsal düzeni bozan ve kusurlu olan hareketin sahibinin cezalandırılabileceğini anlatır. Ceza sorumluluğu kişiseldir.
 
Eylemin, davranışın gerçekleşmesiyle suç tamamlanacaktır.  Hiç kimse, kendi eyleminin neden olmadığı bir sonuçtan dolayı sorumlu tutulamaz. Bir sonuçtan dolayı sorumlu tutulabilmenin temelini, eylem ile sonuç arasındaki neden-sonuç ilişkisini anlatan ‘nedensellik bağı’ oluşturur. Sonucun gerçekleşmesi durumunda nedensellik bağı aranırken, salt eylemin gerçekleşmesiyle ortaya çıkan suçlarda bu bağ aranmayacaktır.
 
Bir satranç turnuvası sırasında oyuncu Ali, masanın yanında konuşan başka bir oyuncu olan Mehmet’e kızarak yumruk atar. Dişi kırılan Mehmet sağlık merkezine giderken yukarıdan kafasına düşen saksı nedeniyle beyin kanaması geçirir ve ne yazık ki hastanede yaşamını yitirir.
 
Mehmet, beyin kanaması nedeniyle yaşamını yitirdiğinden, Ali’nin eylemiyle nedensellik bağı kesilmiş olacağından ölümden sorumlu olarak suçlanamayacaktır.
 
Manevi unsur: Yürürlükteki kurallara aykırı olarak yapılan davranışın ya da eylemin, anlama ve isteme yeteneğine sahip olan bir kimse tarafından bilerek ve isteyerek yapılmasıdır. Kişinin kastı yoksa manevi unsur yokluğu nedeniyle kişinin eylemi yaptırım gerektirmeyebilecektir.
 
Suçun manevi unsuru denildiği zaman, eylemin kasten veya dikkatsizlik, acemilik, önlem alınmamış olunması nedeniyle işlenmiş olması olarak anlaşılmalıdır. Kasıt dışındaki bir eylemle oluşan suçlarda, suçlu eylemi bilerek-isteyerek yapmış ancak ortaya çıkacak sonucu kestirememiş, istememiştir.
 
 Bir satranç turnuvasında konum olarak iyi durumda olan Melih yaptığı kötü bir hamle sonrası oyunu kaybeder. Bu duruma çok kızarak masadaki satranç saati ve satranç taşlarını dağıtır, donanım yere savrulur. Satranç saati kırılır.
 
Melih’in davranışında ve eyleminde satranç saatini kırmaya yönelik kasıt olmadığından ‘mala zarar verme’ suçuyla karşılaşmayacaktır. Bu suç yönünden manevi unsur eksiktir.  
 
Hukuka aykırılık: Gerçekleştirilen eylemin kurulu hukuk düzeniyle çatışma halinde bulunması durumudur. Gerçekleştirilen eylem hukuk düzeniyle uyuşmazlık içindeyse hukuka aykırılık unsuru tamamlanır.
 
Oyuncu Semih’in lisans belgesinin aslını bozarak satranç turnuvasına katıldığını hakemler saptamıştır. Bu davranışından dolayı ‘tedbirli’ olarak disiplin kuruluna sevk edilir. ‘Evrakta sahtecilik yapmak’ savıyla yargılanır. Tedbirli sevk edilmesine çok kızan Semih, savunmasında sevk yetkilisine “Allah belasını versin.” demiştir.
 
Semih evrakta sahtecilik yapmak savıyla yargılanırken bir de bu söylemi nedeniyle ‘hakaret’ suçuyla da mı yargılanacaktır? Semih’in bu söyleminin hakaret olarak düşünülmemesi gerekir. Söylem, ‘beddua’ niteliğindedir. ‘Kaba ve nezaket dışı’ olacak nitelikte değerlendirilmelidir.

Söylem sevk yetkilisinin onurunu ve saygınlığını incitecek nitelikte somut bir eylem içermediğinden hakaret suçunun hukuka aykırılık unsuru oluşmamıştır. Bu nedenle de söylem ‘onur kırıcı harekette bulunmak’ savıyla karşılaşacaktır. Semih’in bu savla da yargılanabilmesi için yeni bir sevk işleminin yapılması gerekecektir. Bu eylem için doğrudan soruşturma başlatılamaz. 
 
Bu anlatılanlar bir söylemin ya da eylemin suç olabilmesi için bulunması gereken zorunlu unsurlardır.
 
Suçun konusu
Suçun sonucu ve nedensellik bağı gibi suçun objektif yapısına etkili bir kavramdır. Bu kavram suçun ‘maddi konusu’ ve ‘suçun hukuki konusu’ olmak üzere ikiye ayrılır. Suçun maddi konusu suç oluşturan eylemin nesnesidir (suçu oluşturan eylemin üzerinde işlendiği kişi). Suçun hukuki konusuysa yasa ve kurallarla korunan ve suçun bozduğu, zarara uğrattığı hak veya yararı anlatır.
 
Hakaret nedir?
Hakaret suçu ve uygulanan yaptırımlar
‘Hakaret nedir?’ sorusunu anlayabilmek ve üzerinde düşünce üretebilmek için bir kısım sorular daha üretmek gerekecektir. Hakaret suç mudur? Suç kapsamındaysa ne tür yaptırımlar uygulanır? Bunlara benzer soruları çoğaltmak da olanaklıdır.
 
Hakaret, kişinin ‘onuruna’ karşı işlenmiş bir suçtur. Suçun konusu kişilerin onuru ve saygınlığıdır. Bu kavramlar aynı zamanda, suçla korunmak istenen hukuki değeri de anlatır. Hakaret eylemine yaptırım uygulanmasıyla hukuki değer korunur. Korunan bu değer kişilerin onuruyla toplum içindeki saygınlığıdır. Hakaret suçunu oluşturan davranış, söylem ve eylemlerin çokluğu nedeniyle bir sayma, sıralama da yapılamayacaktır.  
 
Hakaret suçunun ortaya çıkması için suçlunun, suçtan zarar görene ‘somut bir eylem veya olgu dayandırmasıyla’ (madde-i mahsusa tayin ve isnadı) onuruna ve saygınlığına saldırması gerekir. Böylesi oluşacak her türlü eylem hakaret suçunu oluşturabilir. Olgunun ve eylemin somut olması gerektiği en önce görülmesi gereken unsurdur.
 
 Hakaret suçunun diğer bir yanı da ‘sövmek’ eylemidir. Sövmek suçunda suçlu, herhangi bir olayla ilişkilendirmeden, soyut yakıştırmalarla suçtan zarar görenin onur ve saygınlığına saldırıda bulunur.
 
Oyuncu Yusuf, takım arkadaşı Meltem’e “Türkiye şampiyonasında hırsızlık yaptın. Cep telefonu yardımıyla hamle çaldın!” dedi. Meltem de Yusuf’a “Terbiyesiz, yalancı!” diyerek karşı çıktı. Her iki oyuncu da kendilerine hakaret edildiği savıyla birbirlerini şikâyet etti.
 
Yusuf hakaret suçu savıyla disiplin kurulunda yargılanacaktır. “Türkiye Şampiyonasında hırsızlık yaptın.” şeklinde somut bir olgu ve eylemle Meltem’e bir suç yüklemiştir.
 
Ama Meltem’in “Terbiyesiz, yalancı!” söylemi somut bir olay olmayıp bir sıfat yüklemesidir. Bu söylem somut bir olgu ya da eylemin dayandırılması olarak kabul edilmez. Söylemde hakaret suçunun unsuru oluşmamıştır. Bu söylem için ‘küçültücü değer yargısı’ denilmesi uygun olacaktır. (Ceza hukukunda Meltem’in söylemi hakaret olarak değil sövme eylemi olarak nitelendirilmektedir.)
 
Ayrıca, bu olayda Yusuf hakaret suçuna neden olan söylemini kanıtlaması durumunda söylem hakaret olmaktan çıkacaktır.
 
Önemli olan, suçlunun dayandırdığı olgu ya da eylemin suçtan zarar göreni incitmeye uygun olmasıdır. Yargılamada dayandırılan olgunun ya da eylemin toplumun büyük bir bölümü tarafından onur ve saygınlığını incitebilecek nitelikte olup olmadığı görülecektir. Öne sürülen suçtan zarar görenin gerçekten bu duyguyu yaşayıp yaşamadığının görülmesi değildir. Olgu ya da eylemin toplumda geçerli örf ve adet kuralları çerçevesinde bu sonucu doğuracak nitelikte olması yeterlidir.
 
Gerçekleşme biçimi
Hakaretten zarar gördüğünü öne süren kişinin bu davranışı algılayabilmesi için temelde hakaretin yüzüne karşı yapılıyor olması gerekir. Ancak bu zorunluluk değildir. Suçluyla aynı ortamda bulunulması gerekmez. Sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle bu suçun işlenmesi durumunda da kişinin yüzüne karşı yapılmış olarak kabul edilir.
 
Hakaret suçu günümüzde en çok sosyal medya iletişim araçlarıyla (e-posta, whatsapp, facebook, messenger, twitter…) işlenmektedir. Bu yollarla kişilerin hedef alınarak hakaret edilmesi bu suçu oluşturur. Başka birinden gelen hakaret içerikli bir ileti, suçtan zarar görene gönderildiğinde de  hakaret suçu oluşur. Bu nedenle suçun hakaretten zarar görenle yüz yüze veya ardından (gıyabında) gerçekleşmesinin bir önemi yoktur.
 
Yaptırım
Federasyonun çalışanları, görevlileri, atama veya seçilme yoluyla işbaşında bulunan yöneticileri kamu görevi yerine getirmektedir. Bu yönüyle bir ayrıma gitmek gerekirse; federasyonun sayılan kamu görevini yerine getiren örgüt üyelerine; etkinliklerde görev verilen hakem, gözlemci ve temsilcilere; sporcular veya spor kulübü yöneticilerine olmak üzere üç ayrı grupta, bu gün geçerli olan ‘yarışmalardan men veya hak mahrumiyeti’ yaptırımı öngörülmüştür. Bu yaptırım genel olarak 2 aydan 1 yıla kadar sürede uygulanabilmektedir.
 
Disiplin kurulunun görevleri ve kapsamı
Satranç sporunda yer alan bileşenlerin ulusal ve uluslararası satranç etkinliklerindeki disiplin suçu oluşturan eylemlerine ilişkin yaptırımları belirleyen, disiplin işlemleri ve disiplin kurulunun çalışma usul ve esaslarını düzenleyen Federasyonun bir ‘Disiplin Talimatı’ vardır.
 
Kapsam olarak ulusal ve uluslararası satranç etkinlikleri esas alınır. Yerel, ulusal, uluslararası yarışmalar, her türlü eğitim kampları, eğitim kursları, seminerler, toplantılar ve çalıştay benzeri katılımlar federasyon etkinliği olarak bu kapsam içinde tanımlanır. Bu kapsamla yürürlükte olan disiplin talimatında, satranç sporunda yer alan bileşenlerin ‘spor ahlakına ve disiplinine aykırı olay ve eylemleri’ Disiplin Kurulunun görev alanındadır. Bu bağlamda kurula yargılama yapma yetkisi doğar. Sevk yetkilisinin yazılı istemiyle yargılama yapılır. Yargılanma için kurula sevk etme yetkisinin kime ait olduğu talimatta belirtilmiştir. Bu görevin ‘3289 sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Yasası’ kapsamında verildiğini ayrıca belirtmekte yarar vardır.
 
En çok karşılaşılan durum ‘hakaret suçu’ karşısında uygulanan yaptırımlardır. Suçun yayın yoluyla veya sosyal medya üzerinden işleniyor olması da ayrıca tartışma yaratan bir durumdur. Tartışmalar, kanımca, disiplin suçu oluşturan eylemlerin ve uygulanacak yaptırımların yer aldığı talimatın kapsamı ve disiplin kurulunun görevlerine ilişkin maddeler bu doğrultuda eksiksiz anlaşıldığında giderilebilecektir.
 
Talimatta yer verilen kapsam ve kurulun görevleri sayılırken ‘federasyonun etkinlik programında yer alan etkinlikler’ ele alınarak atılan suça karşı itiraz edilmektedir. Üzerine bir suç atılan kişinin “Ben o etkinlikte yer almadım.” söylemi temel itiraz gerekçesi olarak ileri sürülür. Hâlbuki atılı suçun gerçekleşmesi için suçlunun o etkinlikte yer almasının gerekmediği çok açıktır.
 
 Bir sporcu (o sezon lisansının vizeli olması gerekmiyor) kendisinden çok uzakta bir yerde yapılan eğitim kursu üzerine sosyal medya üzerinden görüşlerini yansıtabilir. Bu paylaşımında hakaret içerikli söylemler bulunması durumunda sevk yetkilisi bunun bir suç olduğuna hükmedebilir. Böylece kurula yargılama yetkisi doğar. Hakaretin unsurları somut biçimde ortaya çıkmışsa yaptırım uygulanır. Görüleceği gibi sporcunun o eğitim kursunda yer alması gerekmemektedir.
 
Federasyonda kamu görevini yerine getirenlerle diğer bileşenleri, federasyon etkinlik programında yer almasa da, başka bir kurumun spor ya da bu içeriğe sığan bir etkinliğinde (doping, sponsorluk ve benzeri konulardaki toplantılar, kamu yönetiminin düzenlediği her türlü toplantılar…) yer alabilir. Bu etkinlikte ‘görevli’ olduklarından, talimat kapsamında suç oluşturacak bir eylemde bulunmaları durumunda disiplin yargılaması kapsamı içinde değerlendirilirler. Aynı biçimde bu etkinlikte yer alanlara karşı sosyal medya üzerinden yapılacak suç unsuru oluşturacak paylaşımlar da kapsam içerisindedir. 
 
Özne kim?
Disiplin Talimatının kapsamında yer verilen, suç oluşturan eylemlere karşı özne durumunda olan kişilerden ayrı olarak (kulüpler, satranç sporcuları, hakemler, antrenörler, yöneticilerle satranç sporunda görevli diğer kişiler) başka kişi veya kuruluşların suç oluşturacak eylemleri karşısında kurulun yargılama görevinin olmadığını belirmekte yarar vardır. 

 
19 Ocak 2021
 
IA&IO Tahsin AKTAR

 
İlgili Kaynaklar
‘Ceza Hukukunun Temel Kavramları’ Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları.
‘Hakaret’ Mine Arısoy / Yargıtay Tetkik Yargıcı, TBB Dergisi, Sayı 72
‘Veysel Tuncil’ / Avukat , Adana Barosu
TSF Disiplin Talimatı
 
Benzer Makaleler

Yorumlar - Yorum Yaz