• Favorilere Ekle





Satranç ve Ergenlik

Satranç ve Ergenlik
 
“Eyvah, mahvoldum! Kesin yenileceğim, rezil olacağım!”
 
 Ergenlik, çocukluk ve yetişkinlik arasında birçok değişimin gerçekleştiği bir gelişim dönemidir. Belirgin değişimler fiziksel, psikolojik, fizyolojik ve duygusal alanda oluşur. Daha küçük yaşlarda da olduğu gibi, bu yaş döneminde de çocuklar arasında birçok gelişim farklılıkları vardır.
 
Satranç sporunda çocuk yaşta ve ‘ergen çağındaki’ oyuncuların bulunduğu yaş grubu en kalabalık oyuncu kitlesini oluşturur. Hal böyle olunca oyuncuların eğitimleri ve yarışma süreçleri ayrı bir önem kazanır. Bu süreçte yer alan tüm paydaşların, bu yaş grubunu doğru anlayarak, davranış bütünlüğünü buna göre oluşturmaları beklenir. Antrenörler, hakemler, yöneticiler ve en başta aileler oyuncuların bu çok özel dönemlerini bilerek onları doğru anlamak durumundadır. Öyle ki; ergenlik dönemindeki oyuncularla olan iletişimlerine, verdikleri kararlara, tutumlarına, aile yaşamlarına bu dönemi bilerek yön vermeleri beklenir. Ergen ve onun psikolojisine yönelik temel anlayışın antrenör ve hakemlerin eğitim süreçlerinde ele alınması, eğitim programlarına yansıtılması yerinde olacaktır.
 
Bir bakış açısı oluşturacak önemli temel bilgilerin yanında, antrenör, hakem ve yöneticilere kazanılacak davranışlar ve beceriler konusunda öğüt verilmesi, araştırma ve kaynak tarama gereksinimi uyandırılması eğitimlerde temel amaç olmalıdır. Bu yazının da bir kaynak olması yeğlendi.
 
Ergenlik dönemi
Bu dönemde ergen çocuğun soyut düşünme yeteneği de gelişir. Nedenleri ve sonuçları da artık daha iyi anlamaya başlarlar. Ergen çocuk bu dönemde davranışının sonuçlarını anlamaya başlarken ‘kimlik’ de oluşmaktadır. Toplum içinde kendi seçtiği yöne uygun bir rol bulursa kimlik kazanır.  Bunu başaramayan ergenlerde kimlik krizi başlar ve süreğenleşir. Bu kriz çözülmezse, ergen kimlik kargaşasına düşebilir veya olumsuz bir kimlik gelişebilir. Aile, toplum ve arkadaşlarıyla bağlantılı değer belirginleşir. Eleştiri ve önerilere daha açıktırlar.
 
Ergenlikte görülen en yaygın davranışlardan biri, gençlerin kendi başlarına hareket etme istemeleridir. Bağımsızlığa gereksinim duyan gençler için ev, çoğu zaman anlaşılmazlığın ve çatışmaların ortaya çıktığı bir yer olarak görülmeye başlar. Zaman zaman duygularını ve heyecanlarını denetleyememeleri de sık görülen bir durumdur.
 
Toplum, ergenleri ve problemlerini etkiler. Bu açıdan sosyolojik bakış açısı önem kazanır.  Ergenlik sırasındaki olgunlaşma sürecini, sosyalleşme süreci olarak görmekte yarar vardır.
 
Ergen bir erkeği ve kızı bekleyen temel gelişim görevleri nelerdir?
  • Her iki cinsten yaşıtlarıyla yeni ve daha olgun ilişkilerde başarılı olmak.
  • Erkek ve kadın toplumsal rolünü başarmak.
  • Fiziksel görünüşünü kabul etmek ve bedenini etkili bir şekilde kullanmak.
  • Ana-babadan ve diğer yetişkinlerden duygusal bağımsızlığı kazanmak.
  • Ekonomik bağımsızlık güvencesini kazanmak.
  • Bir meslek seçmek ve ona hazırlanmak.
  • Evlilik ve aile yaşamı için hazırlanmak.
  • Yurttaşlık yeterliliği için gerekli zihinsel becerileri geliştirmek.
  • Toplumsal olarak sorumlu davranışı istemek ve yerine getirmek.
Ergenlik dönemi ve spor
Spor etkinliklerinin insan vücuduna olumlu etkileri bilinmektedir. Vücuda sağlık, dinamizm ve enerji sağlayan spor etkinlikleri ergenlik döneminde daha çok önem kazanır. Gelişme dönemindeki çocukların spor etkinliklerine katılması çocuklara hem psikolojik hem de fizyolojik faydalar sağlar.
 
Eve kapanmış, herhangi bir sosyal etkinliği olmayan, arkadaşlık ilişkileri zayıf, tüm zamanını bilgisayar başında geçiren çocukların hem fiziksel gelişimleri hem de psikolojileri zayıf olacaktır. Spor etkinlikleri çocukların kendine güvenmesini sağlar. Spor etkinlikleri aynı amaç uğruna bir arada olan diğer çocuklarla ilişkilerinin gelişmesine yardımcı olur ve dolayısıyla arkadaşlık ilişkilerinin nasıl kurulacağını öğrenir. Eve kapanmış, pasif çocukların üzerine binen sınav ve ders stresi de bu duruma eklendiğinde psikolojileri daha sıkıntılı hale gelir. Ancak spor etkinliğinde bulunan çocuklar streslerini atacak ve rahatlayacak bir ortama sahip oldukları için bu gibi durumlar sıklıkla yaşanmaz.
 
Ergenlik döneminde satranç / sözümüz yetişkinlere
İletişim
Antrenör ve hakemlerin eğitim süreçlerine ergen ve psikolojisi konuları eklendiğinde elde edilecek kazanımlar doğrudan iletişim boyutuna yansıyacaktır. Aynı biçimde oyuncuların eğitim süreçlerinde de onlara temel bilgilerin verilmesiyle antrenör-oyucu iletişiminde sağlıklı roller üstlenilebilir. Anlaşmazlıklar karşısında ‘hoca’ otoritesinin dışına çıkılabilir. ‘İtaat’ yerine sorgulayan, soran, öğrenen bir süreci yönetmek çağdaş eğitim modelinin gereğidir.
 
Kurulan iletişimde yetişkinlerin sıklıkla yaptıkları hatalardan biri yaş düzeylerine uygun olgunlukta bir iletişim sergilememeleridir. Ergenin, yaşına uygun olarak, kolay öfkelenmesi, alınganlık göstermesi, çatışmacı bir dil kullanması doğal kabul edilebilir. Bir insanı etkilemenin en iyi yollarından biri görüşlerine değer vermektir. Bir ergen içinse bu daha da önemlidir.
 
Yarışmalarda kural uygulayan tek otorite oyuncunun karşısında bulunan hakemlerdir. Çoğu zaman doğru iletişim kurulamaması nedeniyle karar ve uygulamalar karşısında oyuncuların ürkek ve kabullenmiş görüntüleriyle haklarını arayamadıkları görülür. Buna neden olarak da hakemin ergen oyuncuyla sağlıklı ve yerinde bir iletişim kuramayışı gösterilebilir. Hakem, otorite olarak, kuralın yerine getirilmesini isteyiş, bunu ortaya koyuş şekli ve üslubuyla öne çıkarken oyuncu içe kapanabilmektedir.
 
Bir ergenle iletişim kurarken, onun gerçekliklerini dikkate almak son derece önemlidir. Ergenlik döneminde sergilenen birçok davranışı ‘sorun’ olarak değil, ‘doğal’ olarak kabul etmek önemlidir. Sağlıklı iletişim kurabilmek için eleştirmek ve sürekli yapması gerekenleri söylemek doğru değildir. Onu dinlemek doğru olandır. İyi bir iletişim için bu çok önemlidir. Duygular kontrol edilerek karşı tepki verilmemeli, sürekli öğüt vermekten kaçınmalıdır. Yorum yapmadan, sözünü kesmeden, hemen öneri getirip çözüm bulmaya çalışmadan dinlemek doğru iletişim için atılacak adımların en önemlisidir. Göz teması kurarak dinlemek yine doğru göstergedir.
 
Uzun cümlelerden kaçınmalıdır. Bir şey anlatırken, onun beden dilini gözleyerek, ne hissettiğini anlamaya çalışılmalıdır. Duygularının anlaşılması, yani onunla duygudaşlık yapılabilmesi, çocuğun sakinleşmesini, rahatlamasını sağlar. Aynı dilde iletişim kurmaya çalışılmalıdır. Çocuğun ilgisini çekebilecek aktiviteler keşfedilmeli, ona bunları birlikte yapmak önerilmelidir. Çocuğa doğru yaklaşabilmek için teknolojiyi de izlemek, sosyal medya konusunda haberdar olmak gerekecektir.  
 
Ergenler hata yapabilir. Ergenler hata yaptığında onlara doğru davranabilmek önemlidir. Onların öfkelerini kontrol altına almak için yetişkinler önce kendi öfkelerini kontrol altına almalıdır. Öfkesini dışa vuruyorsa soğukkanlılığı kaybetmemek gerekecektir. Ergenin söyledikleri, her zaman söylemek istediklerini anlatmayabilir. Olaylara farklı duygusal tepkiler verebilir. Böyle durumlarda verdiği mesajın altında yatan duyguyu anlamaya çalışılmalıdır.
 
Kurallar bütün ilişkilerde olmazsa olmazlardandır. Kurallar, ergenin sorumluluklarını hatırlamasını sağlar ve risklere karşı da çok açık olmasını önler. Bu nedenle abartılı olmadan belli kurallar konusunda anlaşmak gerekir.
 
“Bu çocuk bunu beceremeyecek!”
Süreç
Süreç içerisinde insanın kendini geliştirebilmesi beklenir. Bu beklenti satrançta var olan paydaşları, aile, antrenör, hakem, oyuncu ve yöneticileri de kapsar. Süreç olumlu geliştiğinde paydaşların da istendik davrandıklarına tanık olunur.
 
Satranç yarışmalarında küçük yaş gruplarında görevlendirilen hakemler, belki de yarışmaya ilk kez katılan oyuncuların satranca bakışını olumlu yönde etkileyebilir. Hakemlerin sabırlı ve olumlu yaklaşımları, ortaya koyacakları iletişim becerileri oyuncuların önceden edindiği bazı yanlış bilgi ve davranışları düzeltebilir. Satrancın özünde var olan ‘centilmenlik’ oyuncuların davranışına bu aşamada yerleşebilir.
 
Hakemlerin yarışma salonundaki tutumları, davranışları, ergen oyuncularla olan iletişimleriyle yaklaşımlarının olumlu yönde gelişmesi beklenirken, diğer paydaşların da nasıl gelişeceği, değişeceği de önemlidir. Antrenör ve aileler de benzer süreci doğru geçirmelidir. Hakemlerin yarışma salonunda gösterdikleri doğru yaklaşım antrenör ve aileler tarafından yıkılmamalıdır. Ergen tarafından ana-baba model alınır ya da birileri farklı bir akıl verilirse süreç doğru işlemeyebilir. Çünkü o yaş grubundaki çocuk, bu tip kışkırtıcı davranışları öğrenme ya da taklit yoluyla gerçekleştirebilir. Bu durumda ailelerin ve antrenörlerin daha önde olduğu söylenebilir. Oyuncuya aslında haklı nedenlerle zamanını iyi kullanmasını öğütleyen antrenör veya ailelerin sözleri “Salondan erken çıkarsam bana kızarlar.” şeklinde ortaya çıkabilir. Bu öğüt nedeniyledir ki tek hamleyle oyun bitirebilecek olan oyuncu, salondan erken çıkmamak için, rakibine maç süresinin sonuna kadar çile çektiriyor olabilecektir. 
 
Oyuncu, ona sunulanların altında ezilirse ve bir de oyunda yenilirse mahcup olacağını düşünebilir. Kuvvet puanı konusunda da benzer durumlar yaşanabilir. ”Onun puanı çok yüksek, demek ki benden iyi. Beni kesin yenecek!” Ya da yapılan olumsuz öğretinin eseri olarak rakibin “Ben seni daha önce yenmiş miydim?” sözleri altında ezilmek durumları ortaya çıkabilecektir. Bu durumlar ‘kaygı’ doğurur.
 
Satranç yarışmaları ve hazırlık kamplarında, oyuncu ve diğer paydaşlara destek olmak adına, uzunca bir süredir psikologlar da görev almaktadır. Söz konusu olumsuz iletişim ve model olma duygusunun yanında kaygıyı gideren seminer ve paylaşımlarla işlerin biraz daha iyiye gittiği yine psikologlar tarafından saptanmıştır. Sürekli gözyaşı döken çocukların azaldığı, öfke kontrolünün sağlandığı her geçen sürede gözlenmektedir. Bir kısım ailelerin ve antrenörlerin de psikoloji – pedagoji bilir yaklaşımlarda bulundukları, bazı kulüplerin psikolojik danışman desteği sağladıkları da gözlenmektedir.
 
“Eyvah, mahvoldum! Kesin yenileceğim, rezil olacağım. Anneme babama ne diyeceğim? Memlekete dönüşte oradakilere yenildiğimi nasıl söyleyeceğim? Antrenörüm çok kızacak.”
 
“Ya yenilirse? Valla millete rezil oluruz. O kadar da emek verdi. Hay Allah, bu çocuk bunu beceremeyecek galiba. Ele güne rezil olacağız!”
 
Oyuncu ve ailelerde bu stres ve kaygıyı saptayan psikolog Aytaç Kendirci “Stres sonucunda öfke, gerginlik, zaman baskısı altında hissetmek ve kişisel başarısızlıkları sürekli düşünmek gibi birçok durum ortaya çıkar. Stres kontrol altına alınmazsa, yaşanılacak olumsuzlukların ortaya çıkması çok doğaldır. Çünkü kişi bu sonucu kendi elleriyle hazırlamış olur.” diyor. Yol da gösteriyor: “Önyargılarınızdan arındığınızda, bu tip bilişsel düşünme hatalarına düşmeyecek ve duygularınızı, düşüncelerinizi daha mantıklı bir şekilde yaşamaya başlayabileceksiniz. Yani amacı belirleyecek, bu amacı gerçekleştirebilmek için bir plan yapacak, yol haritası çıkaracak, sonucu değerlendirerek yıkıcı iç konuşmanızı durdurmuş olacaksınız.”
 
“Aileler ya da antrenörler olarak; neyi yapıp neyi yapamayacağınız değil, nasıl yapacağınız önemlidir. Bu aşamada beden diliniz devreye girmekte ve sizi rahatlıkla ele vermektedir. Aklınıza sizi çok üzen ya da endişelendiren bir olayı getirip bir süre o olayda gezindiğinizde aynaya bakın. Beden diliniz o olayı size tekrar yaşatacak, çevrenize de yansıtacaktır.”
 
“O zaman, gelin satrancın yararlarını kendimize ve oyuncularımıza yontalım. Satranç bu denli yararlı bir spor dalıyken, onu kendi ellerimizle zararlı hale getirmeyelim. İletişimimizi sağlıklı kılabilmek için çaba harcayalım. Yarışmaların havasını değiştirdiğimizde, yenilsek de yeni arkadaşlar edinmenin güzelliğiyle mutlu olmayı başaralım. Oyunculara, hatalarımızdan ders çıkarıp, düzenli çalışmayla başarıya ulaşabileceğimizi iyi birer model olarak gösterelim. Onlar da bilsinler ki, biz yetişkinlerin de hataları var ve düzeltebilmek aslında olası.”
 
 
Yararlanılan kaynak kişiler
Doç. Dr. Arzu ÖNAL
Doç. Dr Oktay AYDIN
Dr. Deniz Tirit KARACA
Psikolog Aytaç KENDİRCİ
 


28 Aralık 2019
 
IA&IO Tahsin AKTAR

Yorumlar - Yorum Yaz